Hasan Paşa Hanı
Diyarbakır'ın en büyük hanlarından olan Hasan Paşa Hanı bazı tamiratlar görmüş olmasına rağmen, bugün de ayaktadır. Diyarbakır valilerinden Hasan Paşa taralından 1572-1575 yılları arasında inşa ettirilmiş olan bu han, Diyarbakır'ı ziyaret eden seyyahların da hemen dikkatini çekmiş ve han hakkında seyyahlar önemli bilgiler vermişlerdir.
1612 yılında Diyarbakır'ı ziyaret eden Polonyalı Simeon, şehre geldiği zaman indiği Hasan Paşa Hanı'nı,
"... Muazzam kârgir bir bina olan bu hanın 500 beygiri barındırabilecek yer altında iki ahırı, rengarenk demir parmaklıklarla çevrilmiş çok güzel havuzu, üç kat üzerine birçok kârgir odaları vardı..."
diyerek çok güzel bir şekilde tanıtmıştır. Yine daha sonraki tarihlerde Diyarbakır'a gelen Evliya Çelebi [1654-1655), İnciciyan (1804) ve J. S. Buckingam (1815) Hasan Paşa Hanından önemle bahsetmişlerdir". Bunlardan Buckingam'm 1815 yılı için verdiği bilgiler arasında hububat piyasasının burada toplandığı hakkındaki kaydı, XIX. yüzyılda da bu hanın büyük bir öneme sahip olduğunu göstermektedir".
Ulu Cami'in doğusunda ve cadde üzerinde olan Hasan Paşa Hanı'nın XIX. yüzyılın ilk yarısında da Diyarbakır'ın en önemli hanlarından birisi olduğu görülmektedir. 3 Ekim 1792 tarihinde Diyarbakır valilerinden Abdi Paşa'nın kethüdası Nuh Beğ zimmetinde olan 54 bin kuruşu ödemediğinden bütün malları bu handa hıfz edilmiştir. 25 Aralık 1802 tarihli bir fermandan Diyarbakır'da eceliyle vefat eden Diyarbakır valisi Zühtü İsmail Paşa'nın eşyalarının yine Hasan Paşa Hanı'nda toplandığı anlaşılmaktadır". 5 Ağustos 1843 tarihli bîr arzda da muhtemelen 1833 yılında Diyarbakır'da vuku bulan yangın esnasında Fransız rahiplerinden birinin eşyalarının kurtarılarak burada saklandığı görülmektedir. Bütün bu belgeler, Hasan Paşa Hanı'nın incelenen dönemdeki önemini ortaya koyduğu gibi Diyarbakır'a dışardan gelip bu handa vefat eden tüccarların tereke kayıtları da Hasan Paşa Hanı'nın önemli bir tüccar ham olduğunu göstermektedir67.
Temmuz 1724 tarihli bir hüccetten "Şehit Mehmed Paşa evkafından" olduğunu tespit ettiğimiz hanın, XIX. yüzyılda yan hasılatının Rağibiyye Medresesi'ne ait olduğu görülmektedir. Diyarbakır ulemasından Küçük Ahmed ve Hacı Mehmed Ragıb Efendi 1840 tarihli arzlarında, söz konusu hanın yan hasılatının Rağibiyye Medresesi'ne ait olduğunu ancak 1833 yılından beri askere kışla ittihaz edildiğini belirterek, 7 senelik icarın yarısı olan 3000 kuruşun ödenmesini ve hanın askerden tahliyesini istemişlerdir. Bununla birlikte 11 Nisan 1842 ve 7 Eylül 1842 tarihli Vilayet Masraf Defteri'nden anlaşıldığı üzere, Hasan Paşa Hanı'ndaki askerler buradan tahliye edilmemiş ve ikamet etmeye devam etmişlerdir. Ancak söz konusu defterlerden 6 ay için 400 kuruş olmak üzere hanın icarının ödendiği anlaşılmaktadır.
Deliller Hanı
Mardin kapısı'nın hemen karşısında olan bu han 1527 yılında Diyarbakır valilerinden Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. Buraya Deliller Hanı adı verilmesinin sebebi, İslâm ülkelerinden Hicaz'a gitmek üzere toplanan Hacı adaylarını götürecek delillerin bu handa kalmalarından kaynaklanmaktadır. Gördüğü bir kısım tamiratlarla bugün de ayakta kalmış sayılı hanlardandır".
Evliya Çelebinin de bahsettiği üzere oldukça fazla sayıda odası bulunan Deliller Hanı, 20 Haziran 1603 tarihli bir vakfiyede "Mardin kapusu Menzil Han" şeklinde geçmektedir. Söz konusu handa XIX. yüzyılda Hacı adayları ve delillerin yanı sıra, 1817 tarihînden itibaren askerlerin de kaldığı görülmektedir . II. Mahmud ve bunu takibeden Tanzimat döneminde ise Deliller Hanı büyük ölçüde askerin ikametine tahsis edilmiş ve depolarına askeri malzemeler konulmuştur. Temmuz 1841 tarihinde Kerim Paşa Livası'nın 2. Alayı'nın eşyaları Deliller Hanı yüklüğünde bulunmaktaydı. Bu handa 1842 tarihinde önemli sayıda asker kaldığından , 11 Nisan 1842 tarihli Vilayet Masraf Defteri'ndeki bir kayda göre 893 kuruş sarf edilerek, harap olan yerleri tamir edilmiştir". Deliller Hanı 1891 yılında Diyarbakır'ı ziyaret eden Arifi Paşa'nın verdiği bilgilere göre bu dönemde de şehrin önemli hanları arasındaydı.
İbrahim Paşa Hanı
1810 (H. 1225) tarihli Şcyhzâde ibrahim Paşa vakfiyesinden anlaşıldığına göre, Salos Mahallesi'nde, Muallak Mescidi'nin alt tarafında ve Deva Hamamı yanında idi. Adı geçen vakfiyiye göre, ibrahim Paşa Hanı,
"...fevkânî kırkbir oda ve tahtanî kırk oda ve ahur ve fevkani ve tahtanı hâricinde bir sağır dükkân ve dâhilinde bir sağır dükkân ve oniki masura âb-ı Hamravat'dan ma-i cârisiyle havuz ve havlu..."
dan müştemildi. İbrahim Paşa tarafından 1810 tarihinden önce inşa edilmiş olmalıdır.
İbrahim Paşa Hanı 5 mart 1816 tarihli bir hülâsadan anlaşıldığı üzere, tüccar hanı olarak inşâ edilmişti. Ancak Diyarbakır valilerinden Emin Paşa zamanında askere mahsus hanlar boş dururken, bu handaki tüccarlar çıkartılarak hana askerler yerleştirilmiştir. Bunun üzerine ibrahim Paşa 9 Ekim 1815 tarihinde bir arz sunarak, bu durumun düzeltilmesini istemiş ve 5 Mart 1816'da "mûcebincç emr-i âlî" gönderilmiştir. Nitekim 1829 tarihli bir hüccette, İbrahim Paşa İlanı'nda tüccarların kaldığı görülmektedir. Bu da söz konusu hanın tekrar tüccar hanı olduğunu ispat etmektedir.
Bugün için ayakta olmayan bu han hakkında diğer kaynaklarda da herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Dolayısı ile ne zaman yıkıldığı tespit edilememiştir.
Tütün Hanı
Abdal Mahallesi'nde, Deva Hamamı'nın bitişiğinde ve arkasındaydı. 1810 (H. 1225) tarihli İbrahim Paşa vakfiyesinden, bu tarihten önce ve İbrahim Paşa tarafından inşa ettirildiği anlaşılan Tütün Hanı,
"... sağ tarafında yedi adet oda ve sol tarafında sekiz adet oda ve İki ahur ve üç memşa ve sol tarafında hamam külhanı ve havlu..."
yu ihtiva eden küçük bir handı. Şeyhzâde İbrahim Paşa tarafından evladiyet üzere vakfedilen han hakkında başka bir bilgiye sahip değiliz. Çifte Han: Hasan Paşa Hanı'nm güneyinde ve Mardinkapı sı'ndan gelen caddenin sağında, sokak arasındadır. Birbirine bitişik iki handan meydana gelen bu hanın, ne zaman inşa edildiği kesin olarak bilinmemektedir. Bugün için sadece bir kısmı ayakta olan Çifte Han'ın yıkılmadan (ince tamamı Borsa olarak kullanılmaktaydı.
1810 (H. 1225) tarihli bir vakfiyede Çifte Han'ın tümünün fizikî durumunu aydınlatan önemli bilgiler mevcuttur. Bu vakfiyeye göre Çifte Han.
"... Sulu Gözde yukarıda otuz oda ve tahtında yirmidokuz oda ve bir havuz ve iki ahur ve biri sağır biri kebîr ve bir mağaza mülhakatından beş adet dükkân ve memşa ve susuz Gözde yukarıda yirmi altı oda ve tahtında yirm'ıbir oda ve bir kahve dükkânı ve memşa ve üç adet terzi dükkânı ve kapu arası içinde iki dükkân ve bir ahur ve memşa iki mağaza ve su kuyusu ve mülhakatından dört dükkân..."
dan meydana gelmekteydi. 1810 tarihinde Çifte Han'ın "...40 sehm itibariyle 16 sehm ve guruş da 16 para..." yani °/o 40 hissesi Şeyhzâde İbrahim Paşa'nın mülkü olup evlâdiyet üzere vakfetmiştir .
1804 yılında Diyarbakır'ı ziyaret eden İnciciyan'ın önemli hanlar arasında saydığı Çifte Han, 1842 tarihinde 4872 kuruş sarf edilerek tamir edilmiş ve askerin ikametine tahsis olunmuştur. XIX. yüzyılın ikinci yarısında da önemini koruyan Çifte Han günümüzde ise bu özelliğini kaybetmiştir.
Rüstem Paşa Hanı
1539-1542 tarihleri arasında Diyarbakır valiliği yapan Rüstem Paşa tarafından yaptırılmış olmalıdır. Söz konusu han, Rüstem Paşa adından başka Yenikapı adıyla da bilinmekleydi. Yenikapı'nın dışarıdan girişle sağ tarafında bulunan handan günümüze bir şey kalmamıştır.
Melek Ahmed Paşa Hanı
Rumkapısı yakınlarında idi. Melek Ahmed Paşa 1591 yılında Diyarbakır'da cami ve medreseden başka, bir de ev inşa ettirmiştir. Bu evi, Dilaver Paşa tarafından daha sonra hana çevrilmiş ve XIX. yüzyıla kadar gelmiştir. 11 Nisan 1842 tarihli Diyarbakır masraf defterinden, bu hanın ma'mûr olduğu ve içerisinde süvari askerinin ikamet ettiği anlaşılmakladır. Ne zaman harap olduğu ise bilinememektedir.
Kayseriye Hanı
22 Ekim 1565 tarihli İskender Paşa vakfiyesinde, vakfın gelir kaynakları sayılırken, vakfa ait emlâkin yanında olması sebebiyle adı geçen Kayseriye Hanı'nın, İskender Paşa Camii ile Yeni Hamam yakınlarında olduğu anlaşılmaktadır. 1577 tarihli bir vakfiyeden ise söz konusu hanın, 12 hücre, 1 hela, 4 dükkân, 1 mahzenden oluştuğu ve evlâdiyet üzere vakfedildiği görülmekledir, incelediğimiz döneme ait belgelerde ismine rastlanmayan hanın ne zaman harap olduğu bilinmemektedir.
İpekoğlu Hanı
iskender Paşa Camii'nin batısında ve Penbeciler Çarşısında idi. 4 Mart 1676 tarihli vakfiyede, "...îpekoğlu Hanı dimekle ma'rûf Bengi han..."şeklinde geçen söz konusu han, 54 oda, 1 dükkân, 1 ahır ve su kuyusunu ihtiva etmekteydi. Yine aynı vakfiyede bu hanın, Hacı Mustafa Çelebi'nin mülkü olduğu ve evlâdiyet üzere vakfedildiği görülmektedir.
Ocak ortaları 1799 tarihli bir vakfiyede adına rastladığımız han, XIX. yüzyılın ikinci yansında da varlığım sürdürmüştür. I. Dünya Harbi sırasında harap olduğu sanılmakladır.
Han-ı Cedîd
Şubat orlalan 1569 (Evâhir-i Şaban 976) tarihli Behram Paşa vakfiyesinde, Behram Paşa tarafından camiin arka tarafında bir de han inşa ettirilmiş olduğu görülmektedir. Söz konusu hanın fevkani ve 33 odası ve avlusunda bir de havuzu bulunmaktaydı59. XIX. yüzyıla ail belgelerde ismine rastlanmayan hanın ne zaman harap olduğu bilinmemektedir.
Yukarıda saydığımız hanlardan başka Osmanlı dönemi Diyarbakır şehrinde varlığını tespit ettiğimiz, ancak haklarında fazla bilgi sahibi olmadığımız 10 han daha bulunmaktadır. Yerleri kesin olarak tespit edilemeyen bu hanlar ise şunlardır: